Tabii Ki - BÖLÜM 3
We hold on to the lies to feel free,
So shackled by smiles, so empty.
We're scared of the war, so we've forgotten who we are.
We've traded in hope for safety, we're raised in the smoke,
Insisting that we're all too tired to light the fire,
And shake the earth.
Silvia bu şarkıya kafayı takmıştı ve okula giderken bunu dinliyordu. O gün her zamanki gibi siyah pantolonu ve sol anahtarı olan kravatını takmıştı. Silvia'nın saçları o dönem kızıldı. Sokağın tombul ve sevimli siyah kedisini severken, Silvia'nın evinin olduğu sokağın başında oturan Benjamin evinin bahçesinden çıkıyordu.
-Bugün yine saçlarınla oynayarak başladın değil mi güne? Kendinden gözünü ayırdığında çevrene bir bakmalısın bence. Şuna bak sokağın en tatlı kedisi değil mi sence de?
-Okula birlikte yürüyecek miyiz yürümeyecek miyiz?
-Hala buzdan farklı değilsin Ben. Hadi gidelim!
Benjamin uzun bir çocuktu, siyah ve kulağına inen saçlarının modeli Leonardo DiCaprio'nun gençliğinden halliceydi. Benjamin dış görünüşüne çok önem veriyordu ve Silvia herhangi başka bir yerde koklasa 'Bu Benjamin gibi kokuyor.' diyebileceği bir kokuya sahipti. Bu koku yaşına göre fazla erkeksi ama ferah bir kokuydu. Silvia, yaklaşık olarak 3 yıldır Benjamin ile aynı sokakta oturuyordu ve çok önceden arkadaş olmuşlardı. Dışarıdan bakan birisi Benjamin Silvia'dan kurtulmak için soğuk cevap veriyor gibi düşünse de Benjamin'in normal konuşmasının bu olduğunu Silvia biliyordu.
Okulun kapısında Noah her zamanki gibi Silvia'yı bekliyordu ve uzaktan hafif ışıkla birlikte iyice kızıllaşan parlak saçlarını ve sonra bütün bedenini gördü.. Yanında başka bir erkekle birlikte.
Noah, Benjamin'i tanımıyordu ve Silvia'yı onunla kahkaha atarak konuştuğunu görünce beyni çok bir şey düşünmeye gerek duymadan ayaklarına koşma emrini verdi. Noah koştu, nereye koştuğunu düşünmeden, sadece koştu.
Noah daha önce hiçbir kıza aşık olmamıştı. Silvia için hissettikleri vücuduna yeni bir heyecan katmıştı. Bu kadar çok önemi birine ilk defa veriyordu ve ne yapacağını bilmiyordu. İlk dersi kaçırdıktan sonra okula gitmemeye karar verdi. Noah çocuksuydu ve bunu herkes biliyor çoğu insan tatlı buluyordu ama şuan yaptığı çocukluk tamamen saçmalıktan ibaretti. Ayrıca sabah her zamankinden bir saat daha erken uyanmış ve özellikle abisinin parfümünü sıkıp okuldan sonra Silvia ile buluşacağı düşüncesiyle özene bezene hazırlanmıştı. Tabii ki Silvia'ya duygularından bahsetmek için çok erkendi bunu henüz yapamazdı ama şuan sınıfta bile değildi. Bütün gece bugünü planlamıştı, Silvia'yı sürekli gittiği milkshake kafesine götürecekti ve birlikte parka oturacaklardı. Noah kendinden daha çok bahsedecekti ya da sadece Silvia'nın konuşmasını dinleyecek ve ona hayran hayran bakacaktı. Bu sahneyi kafasında hayal ederek uyuyakalmıştı ama şuan bunların hepsinden uzakta, okulun karşısındaki parkta oturuyordu. Sadece oturuyordu.
Silvia daha ilk derste pert olmuştu, yine Bayan Catherine ağır soruları ve büyük beklentileri ile öğrencileri sonuna kadar zorlamış ve öğrencilerin ilk dersten günün bütün enerjisini tüketmelerine neden olmuştu. Fakat bir sorun vardı, Noah sınıfta yoktu. Silvia mesaj atmayı denedi ama Bayan Catherine arkası dönükken yazmaya çalışmış olsa da telefonunu yakalatmıştı. Oysaki özellikle Ashley'e 'Catherine dönerse beni uyar.' demişti. Ashley hakkında bir negatiflik daha listeye eklenmişti.
Silvia telefonundan uzak ve git gide büyüyen ön yargıların yavaş yavaş farkına vararak derslere girmeye devam etti.
Noah, Silvia'dan mesaj gelmeyen her dakika da, daha da içine kapanıyor ve kendini umutsuzluğun kollarına bırakıyordu. Belki de Silvia o çocuğu seviyordu? O çocuk daha uzun ve daha yakışıklıydı. Noah'tan daha olgun görünüşü ve sadece dudağının tek bir kısmını kaldırarak gösterdiği tebessümü Silvia'nın o çocuğa aşık olmasını sağlamış olabilirdi. Belki de sevgililerdi! Nereden bilecekti ki?! Hiç Silvia'ya sevgilisinin olup olmadığını bile sormamıştı. Buna cesareti hiç bir zaman olmadı.
Sonunda öğle arası gelmişti. Ashley'in evi okula çok yakın olduğu için öğle arasında Emily'i koluna takıp Silvia'yı yalnız bırakır evine giderdi. Silvia da ya evine gider ya da dışarıda yemek yerdi. Bugün dışarıda yemek yemeye karar verdi. Abur cubur doldurdu çantasına ve parka yöneldi. Noah öğle arasının geldiğini biliyordu hatta Silvia'nın parka gelebileceğini de biliyordu. Beyni yine çalışamaz hale geldi, kalbi çıldırmış gibi korkuyla hızlı hızlı çarpıyordu. Elleri titriyor ve terliyordu derken Silvia'yı gördü. Kalkmaya hazırlanırken çantası oturduğu banka takıldı ve kurtarmaya çalışırken;
-Noah?
Silvia çantasının kulpunu banktan kurtarmıştı ve güzellikle parlayan kocaman gözlerini Noah'a doğrultmuş endişeli bir bakış gösteriyordu fakat ince dudakları gülümsüyordu.
-Noah iyi misin? Neden okula gelmedin?
Noah tabii ki sabahki çocuğu deli gibi kıskandığını ve kim olduğunu soramazdı. Ya da ağzını açıp avazı çıktığı kadar 'Seni seviyorum ve seni kıskanıyorum!' diye bağıramazdı.
-Yok bir şey .. Karnım.. Karnım ağrıyordu sadece bende gelmedim.
-Hastaneye gitmek ister misin? Ateşin var mı?
Ateşini ölçmek için Silvia elini uzattı ama Silvia'nın eline Noah'ın bedeni hazır değildi ve refleks olarak Silvia'nın eline sertçe vurdu. Eli Silvia'nın eline değdiği anda bundan pişman olmuştu ama bu sonucu değiştirmedi. Silvia'nin eline vurmuş ve onun elini itelemişti.
-Noah..
Noah yeşil gözlerini iyice açarak Silvia'ya baktı. Korku vardı gözlerinde korkuyordu olacaklardan. Silvia'yı kaybetmekten ya da onun kalbini kırmaktan. Korkuyordu ve titriyordu. Aklından milyonlarca sahne geçiyordu.
-Noah? Sorun ne? Bir şey mi yaptım?
Noah dilini kedi yutmuş gibi konuşamıyordu. Sonunda bedeni bir hareket eylemi gösterdi fakat bu konuşması için dudakları değil kaçması için ayaklarıydı.
Noah yine kaçtı, yine hayatı buna bağlıymış gibi koştu. Silvia sadece arkasında 'Noah!' diyebildi fakat bunu Noah duymuş olsa bile durmamıştı.
Silvia okul sonunda Bayan Catherine'nden telefonu için fazladan ödev cezasını almıştı fakat umrunda değildi bu çünkü Noah ile aralarında çok ciddi sorunlar açılmış olabilirdi. Silvia ne yaptığını bilmiyordu ama özür dilemeye hazırdı çünkü Ashley'den daha yakın birisi varsa sınıfta bu Noah'tı.
Okuldan sonra birlikte gidecekleri kafeye gitti. Defalarca Noah'ı aradı ve defalarca mesaj attı. Noah dönmedi.
Ertesi gün Noah okula yine gelmemişti ve yine Silvia'ya cevap vermemişti.
Sonraki günde yoktu.. Ondan sonraki günde..
Bir gün Daisy sınıf yoklamasını alırken, Silvia Noah'ın ismini söylemediğini fark etti. Ders arasında koşarak listeye baktı ama Noah isminin üzeri karalanmış ve yanına eksi çizilmişti. Elini telefonuna atmaya çalışırken panikledi ve telefonunu düşürdü. Yere diz çöküp telefonunu aldı ama kalkmaya çalışmadan Noah'ı aradı..
-Aradığınız numara kullanılmamaktadır.
Silvia direkt kalktı ve üstünü başını düzeltmeden müdür yardımcısının odasına koştu.
-Noah Greenleaf neden yoklamada yoktu?!
-Daha önce öğrenmediyseniz şimdi öğrenin Bayan Silvia Valerie, önce kapı çalınır.
-Noah nerede Bay Frank?
-Dün annesi geldi. Başka şehire taşınıyorlarmış ve çocukların okulunu da değiştirip başka bir okula alacakmış. Sonuç olarak Noah Greenleaf başka bir okula nakil oldu. Ne yazık! Bir öğrenci daha gitti. Oysa ki ....
Yaşlı Frank konuşmaya devam ediyordu ama Silvia sadece sırtını dönmüş sınıfına doğru gidiyordu. Hiçbir şey düşünmeden, hiçbir tepki vermeden. Aklında sadece tek bir soru vardı.
'Neden?'.
Yorumlar
Yorum Gönder