Tabii Ki - BÖLÜM 6



-Senin kendi içinde yanışını zevkle izleyeceğim Valerie. Sen benimsin, istediğim zaman istediğim yere geleceksin ve ben senin kendi kendini ateşe vermeni büyük bir zevkle izliyor olacağım.-




-Valerie! Valerie! İyi misin?

Silvia bu sesi tanıyordu. Benjamin onun yanında duruyor ve ona sesleniyordu. Kafasını kaldırdı ve Benjamin'e odaklandı. Benjamin, Silvia'ya seslenirken Mathilda hala Silvia'ya kalkan oluyordu ve Olivia dışında bütün kızlar dağılmıştı. Olivia kısa bir süre için Mathilda ile göz göze kalmaya çalıştı fakat Olivia bile Mathilda karşısında titredi. Soğuk bir ses tonuyla;
-Emin misin Mathilda? Hala geri dönebilirsin.
Mathilda hiçbir şey söylemedi sadece Silvia'nın elini tuttu. Silvia ilk defa bu kadar soğuk bir el tutuyordu. Buz dağını kıskandırabilirdi o pembe elleri. Sımsıkı tutuyordu Silvia'nın elini ve Silvia çok kısa bir süre için Mathilda'nın Olivia'ya bakışını gördü.

Ateş. O yeşil gözleri kin, nefret, tiksinme, saldırı, savaş, bütün olumsuz duygular ve olgular vardı Mathilda'nın gözlerinde. Olivia'nın bile korkması çok normaldi, Silvia bile titremişti.
Olivia sinirle dönüp yoluna devam etti. Olivia dışındaki kızlar bir anda nereye kaybolmuştu?
Mathilda hala Silvia'nın elini tutuyordu. Daha sonra Silvia'ya dönmüştü. Silvia ne diyeceğini bilmiyordu aslında demesine de gerek yoktu çünkü Mathilda o sıcacık ve yumuşak sesiyle;
-İyi misin Valerie?

Ne? Valerie mi? Brand? Hayır!
Silvia'ya hayatında sadece annesi aşırı sinirliyken 'Silvia Valerie! Çabuk buraya gel!' gibi bir cümle de Valerie ismini kullanırdı ve birde... Brand. Brand özellikle Valerie ismini severdi ve gitmeden önce Silvia'ya fısıldadığı en son cümle 'Yanacaksın Valerie.' olmuştu. Silvia çok uzun bir süredir bu ismiyle birinin seslendiğini duymamıştı. Tanrım, Mathilda daha ne kadar ona yakınlaşabilirdi?

'Valerie?' dedi Mathilda, sesi hala yumuşak ve sıcaktı. Dudakları tepkisiz ve yanakları kızarmıştı. Yanaklarındaki pembelik, buz gibi ellerine nazaran çok tatlıydı.

-İyiyim. T-teşekkürler. Yani gerçekten, sağol.
-Şimdi servise yetişmem lazım sonra konuşuruz olur mu?
-Tab--
Silvia cümlesini bitiremeden Mathilda ona sımsıkı sarılmış ve servise doğru koşar adımlar atmaya başlamıştı.
Benjamin hala endişeli bakıyordu.Silvia'nın bu sabahki yüzünden kötü bir şeyler olacağını anlamış ama bir şey yapmamıştı. Bir önlem almalıydı. Bu gün çok daha kötü bitebilirdi eğer o kız olmasaydı. O kız mı? Kafasını çevirip servise koşan kızı izledi fakat şaşkındı biraz çünkü bu sarı saçlı meleği daha önce Silvia'nın yanında  hiç görmemişti. Yine de Silvia'nın güvenliği daha önemliydi, bundan sonra her sabah onu evinden alıp evine bırakmaya karar vermişti.

Benjamin merakla sordu;
-Anlatacak mısın artık burada ne olduğunu?
-Hadi eve gidelim Benjamin.

Silvia eve gidene kadar uzun uzun Benjamin'in neden daha önce ona bu kızları anlatması gerektiği ile ilgili konuşmasını dinledi. Aslında bu çok garipti, Benjamin sinirliydi belki korkmuştu ama şuan uzun uzun Silvia'ya tavsiyeler veriyor ve ona kızıyordu. Silvia onun uzun uzun konuşmasını izliyordu ve gülümsedi hatta minik bir kahkaha attı. Benjamin bir anda sustu ve şaşırdı.

-Çenenin bu kadar düşük olması için başımı belaya sokmam gerekiyorsa devam edeceğim buna Ben!
-Evine gir Silvia! Çıldırtma beni.

Silvia gülümsedi ve evine girdi. Telefonunu eline atmasıyla bir mesaj geldiğini gördü. Noah olduğunu düşünüp umutlandı ama Mathilda'ydı mesaj atan. Bu garipti çünkü Silvia, Mathilda'ya numarasını verdiğini hatırlamadı. Bu kız hem güzelliği ve cesur olmasıyda cezbediyor hemde korkutucu bir şekilde meraklandırıyordu. 'Valerie merhaba Mathilda ben. Bugünki olayı kafaya takma. Penelope'nin Olivia'nın köpeği olduğunu biliyorum. Her neyse. Merhaba!'. Ne? Ne oluyor ya? Silvia çok istiyordu bugün neden önünde durduğunu ve Silvia için yumruk yediğini, numarasını nereden bulduğunu ve neden bu kadar özel hissettirdiğini sormak istiyordu Mathilda'ya ama yapamazdı. Bilmediği bir nedenden ötürü, Mathilda'yı kaybetmek istemiyor hatta korkuyordu. İlk defa gerçekten tanımadığı birisi Silvia için kendinden ödün veriyordu. Silvia değer hissediyordu, biri Silvia'ya değer vermiş gibiydi.

Bugünkü olay hiç yaşanmamış gibi davranmaya karar verdi. Bu kızı çok daha yakından tanımak istiyordu. 'Nasılsın?' dedi. Dünyanın en saçma mesajını yazmış olabilir miydi? Mathilda uzun bir mesaj atmıştı ve Silvia 'Naber?' mi demişti? Gerçekten mi?
Silvia durumu toparlamak için mesaj atmayı denedi ama 'Nasılsın?' demekten daha iyi ve bu kelimeyi toparlayabilecek bir cümlesi bir kelimesi yoktu. Mathilda hala geri dönmemişti. Kahretsin, Silvia onu kaybetmişti.

Ertesi gün Silvia saçlarını toplamış ve her şeye rağmen güçlüymüş gibi normal hayatına devam etmeye çalıştı.

Yorumlar

Popüler Yayınlar