Kitap okumayı nasıl alışkanlık haline getirebiliriz?
Öncelikle herkese merhaba!
Bu yazıyı yazmam için İnstagram'da bloğumun resmi hesabı olan "edebiyatciolarak" ta anket açtım ve yazmamı çok istediniz.
İlerleyen zamanlarda daha çok anket ve etkinlik "edebiyatciolarak" hesabından yürütülecek ve bloğumda paylaştığım yayınları ilk o hesaptan öğreneceksiniz.
Gel gelelim nasıl kitap okumayı alışkanlık haline getirebiliriz?
Şimdiye kadar defalarca bize kitap okumanın çok faydalı olduğu öğretildi ve bilinçaltımızın bir köşesinde kitap okuyan insanlar, okumayanlardan her zaman bir adım önde oldu biz istesek de istemesek de. Bunun nedeni kitap okuyan insanlara örnek verildiği zaman Mustafa Kemal Atatürk gibi (Atatürk, resmi kayıtlara göre 3 bin 997 kitap okumuş) örnekler verilince sıfırdan başlayacak biri için kitap okumak bir daha tırmanmak kadar zorlayıcı görünmüş olabilir.
İşin kötü tarafı ise şu; Kitap okumanın önemini anlatırken bunu sizde alışkanlık haline getirmeye çalıştılar zaten. Hatırlayın okulda zorla Simyacı'yı okumadınız mı? Ya da Faust gibi klasikleri? Siz okumadıysanız bile bu bir çok okulda yönetmelik gereği zorunlu kılındı ve sizde büyük bir hevesle ve biraz da çekingenlik ile başladığınız okuma maratonunda başarısızlık elde ettiniz. Çünkü okumak zorunda olduğunuz kitabı hiç sevmediniz!
Tabii ki o kitapları beğenen insanlar da oldu mesela şahsen Simyacı'yı çok severim ama zaten kritik nokta burası.
Diyelim ki,
Elinize ilk defa isteyerek yani kimsenin zoru olmadan kitap almak istiyorsunuz tabii ki hoşunuza gidecek bir kitabı seçeceksiniz ve mesela Hitler'in yazdığı Kavgam'ı seçtiniz. Okudunuz, okudunuz sonra gözleriniz kapanmaya başladı. Okumaya devam ettikçe daha az kitabı elinize alır oldunuz ve sonunda o kitap hiç okunmadı. Çünkü sevmediniz! Olsun! Bu bir suç değil fakat Kavgam'ı sevmediğiniz için otobiyografi/ biyografi (Kavgam'ın türü) okumak istemediğinize karar verdiniz.
Öncelikle bir kitabı neden sevmediğimize karar verelim.
Bir kitabı neden sevmeyiz?
Yazarından hoşlanmayız.
Aslında başka bir yanlış da bu. Belki de sadece Hitler'in dilini beğenmediniz, size sıkıcı ve eski geldi ya da sadece çevirisi kötüydü. Sonuç olarak dilinden hoşlanmadınız ve bıraktınız. Fakat bu çok büyük bir yanlış çünkü Atatürk'ü anlatan onlarca biyografi olduğunu biliyoruz ama hepse neredeyse birbirinden tamamen farklı. Bir kaç kilit bilgi dışında (ailesi, okuduğu okul gibi) tamamiyle farklı kitaplar olabiliyor. O yüzden aynı türde farklı eserler okumaya devam etmeliyiz.
Çevirisi kötüdür.
Ben başka bir şehirde okuduğum ve gezmeyi çok sevdiğim için sürekli otobüs yolcuğu yapan bir insanım ve dinlenme tesislerinde illaki görmüşsünüzdür 5 liraya 10 liraya klasik eserler, popüler eserler vs.
Eğer alacağınız eser yabancı kaynaklıysa yani yazarı Türk değilse almayın! Çünkü ben defalarca inceledim ve eserlerin o kadar ucuz olmasının nedeninin çeviride sıkıntı olmasına kanaat getirdim. Mesela İngilizce bir deyimi, deyim anlamıyla değilde birebir çevirisi ile çok karşılaştım o zaman okuduğunuz satırlar kitabın ve yazarın size anlatmak istediğinin çok dışına çıkıyor yani konudan uzaklaşıyorsunuz ve sonuç olarak kitabı okumayı bırakabiliyorsunuz.
Direkt kitabın dış görünüşü hoşumuza gitmez.
Bunu okurken beni yargılayabilirsiniz fakat dış görünüşünü ya da kağıdının materyalini bile sevmediğimiz bir kitabın içindeki mesajı almak istemeyiz. Bu dışı kötü görünen bir pasta yemek istememek ve dışı kötü görünen bir insanla mesafeli konuşmamız ile aynı maalesef. Bu yüzden modern yazarlar eskiden kullanılan sadece kitabın adı ve yazarın adını kullanmak yerine farklı resimler kullanarak (genelde kadın-erkek fotoğrafları kullanılır, neden hiç düşündünüz mü?) okuyucunun dikkatini çekmekte ustalaştılar. Keza kitabın adı da bizzat buna göre seçilir. Mesela oturup ansiklopedi okumak istemeyiz çoğu zaman çünkü ansiklopediler öyle tasarlanmaz. Ya da saman kağıdı olan kitapları ya çok severiz nostaljiden dolayı ya da sıkılır ve okumayız.
Yapmamız gereken kitabın kaynaklarına ve yazarına bakmak, incelemek çünkü bir kitabın dışını mı yoksa içini mi aldığımızı öyle anlayabiliriz. Eğer içinden eminseniz bir kitabın, dışına para vermekten çekinmemenizi öneririm çünkü 1 kere alacaksınız o kitabı ve size alışkanlığı sağlayacak kitap o olabilir.
Yazarına gıcıksınızdır.
Çok fazla kitap muhabbeti yapılmıyor günümüzde yapılsa da kısa sürüyor farkındayım ama çevrenizde ya da internette o yazarı araştırdığınızda kötü yorumlar görüyorsunuz ya da yazarın hayat stili sizi rahatsız edebiliyor, olabilir. Bir çok insan Metin Hara'yı sırf özel hayatından dolayı yargılıyor ve üzücü bir şekilde söylüyorum bunu kitaplarından daha çok ilişkisi konuşuluyor. Bir çok insan Metin Hara'nın ne tür kitap yazdığını bilmiyor. Sizde bunun gibi bir ön yargıya kapılıp kitaplarını okumak istemiyor olabilirsiniz ki bu tamamen doğal bir şey. Ön yargı, insan olmamızın özelliklerinden biri ve onsuz yaşamayı öğrenmek çok zor maalesef. Size tavsiyem o kitabı alın ve okuyun! Hepsini okumak zorunda değilsiniz, internetten ya da sadece kitabın arkasından bir bakın bu kitap ne anlatıyor. Kötü Çocuk adlı kitap ilk çıktığında İnstagram'da yazarının bol bol hayran buluşmalarını gördüm hatta haberlere dahi çıktı. İster istemez benim de kafamda biraz ön yargı oluştu. Yine de internetten özetini araştırdım ve "Neymiş ya bu?" dedim. Sonuç olarak kitabı sevmeyeceğime karar verdim ve satın almadım. Sizde bunu yapabilirsiniz sonuç olarak bu kötü bir şey değil.
Dilinden hoşlanmamışsınızdır.
Bunu şöyle düşünün 25 sayfalık bir çocuk kitabını okuyarak ne kadar zevk alabilirsiniz? Daha yumuşak ve şirin dili olan bir kitap sizi sarmayabilir belki daha sokak ağzı hatta argo arıyorsunuzdur. Şiir kitabı okumak istiyorsunuz diyelim ama Cemal Süreyya sevemediniz bir türlü o zaman Neyzen Tevfik deneyin. Dili çok argolu kabul ediyorum ama sonuçta birbirinden tamamen farklı iki insandan bahsediyoruz. Yazarlar arasında yolculuk yapmaktan çekinmeyin.
Çevreniz kötüdür.
Yepisyeni bir kitap aldınız büyük bir hevesle ama minnacık bir kardeşiniz var ve siz ne zaman kitabı eline alsanız ses çıkarıyor ya da bir şekilde dikkatinizi dağıtıyor.Ya da aldığınız kitabı çok sevdiniz ve gittiğiniz her yerde o kitabı okuyup bitirmek artık sonunda ne olacağını öğrenmek istiyorsunuz. Fakat şöyle bir şey var, arkadaşlarınızla bir kafede buluştuğunuzda hem muhabbetin sesi hemde kafenin müziği eşliğinde o kitabı bitirmeniz çok zor. Aynı şekilde kardeşinizin yanında bunu yapmanız da olanaksız.
Okursunuz ama biraz yavan bir tat verir size bir türlü odaklanamazsınız. Benim ve Barış Özcan'ın özellikle önerdiği bir şey var; Sesli okuyun! Sesli okuduğunuzda bilinçaltınıza sinyaller göndererek kitabı daha iyi anlayabiliyorsunuz ama bunu sessiz bir ortamda yapmanız çok önemli.
Aksi takdirde kitabı kalabalık ortamda okumayı denediniz, olmadı.
Kardeşinize rağmen okumayı istediniz, olmadı.
Ev sessizken okumayı istediniz anneniz yardım istedi, olmadı.
Bu kadar başarısızlık üzerine beyniniz o kitabı okuyamayacağına ikna oldu ve bir süre sonra bıraktınız. O yüzden benim tavsiyem yapmanız gereken bütün işleri yapıp kendinize ayırabileceğiniz bir zamanda doğru ortamla okumanız.
Arkadaşınız okumuştur.
Bunu biraz daha genç olan arkadaşlarım için söylüyorum, arkadaşınızın o kitabı okumuş olması sizin için hem çok iyi hemde çok kötü olabilir. O kitabı okumuş bir arkadaş sizi kitap okumaya teşvik edebilir hatta başka bir türde kitap okuyorsa çok daha iyi çünkü farklı türleri deneme şansı yakalarsınız ve hatta arkadaşınızdan ödünç alarak satın almak zorunda kalmayabilirsiniz.
Şöyle bir şey de var ki arkadaşınız size kitabın sonunu söyleyebilir. Bütün hevesinizi kaçırabilir ya da o okuduğu kitap pahalı bir kitapsa onunla size hava atabilir yani kısacası kitap okumaktan çok amacını sapıtmış olabilir arkadaşınız. (Tecrübe konuşuyor, bunların hepsini yaşadım ben.) Durum böyle olunca ne siz o kitabı okumak isteyeceksiniz ne de herhangi bir kitabı okumak isteyeceksiniz.
Böyle bir durumda arkadaşınızı hayatınızdan çıkarmanızı, çıkaramıyorsanız uyarmanızı tavsiye ederim. Onun dışında başkaları yüzünden bir şeyler yapıp yapmama durumuna son verin. Arkadaşınız onunla mı hava atıyor? Kime ne!
O kitabı alın, o kitabı okuyun ve arkadaşınızın gösterdiği kadar iyi bir kitap değilse bunu arkadaşınızın yüzüne vurun. Söylediği gibi çok iyi bir kitapsa konusu açılınca sizde kitap hakkındaki fikirlerinizi söyleyin ve göreceksiniz ki arkadaşınıza özel bir durum olmaktan çıkınca o kitabın muhabbeti de git gide azalacak ve sonunda arkadaşınız bu tarz bir muhabbet açmaktan sakınacaktır.
Kitap okumayı alışkanlık haline getirmek istiyorsanız; Vazgeçmeyin!
Bir kitap aldınız ve beğenmediniz. Başka bir türde, başka bir kitap alın. Romantik sevmediyseniz, polisiye deneyin. Polisiye sevdiyseniz başka bir yazarı deneyin. Sevdiğiniz türü bulana kadar okumaya devam edin, eninde sonunda belirli bir temayı çok sevdiğinizi fark edeceksiniz.
Ben çocukken mitoloji konulu bir kitap geçmişti elime. Percy Jackson - Şimşek Hırsızı
Benim şanslı olduğum iki nokta vardı. Birincisi bu kitabın yaşıma göre uygun bir kitap olmasıydı. Yani tahayyül, mamafih gibi kelimeler yerine benim de günlük hayatta kullandığım dil ile çevrilmişti.
İkincisi ise Percy Jackson bir kitap serisiydi. Düşünün en sevdiğiniz tatlıyı yiyorsunuz kilo alırım diye korkmadan ve bitirmenize rağmen hala damağınızda tadı kalmış. Oturduğunuz kafe tatlının devamının olduğunu söylüyor! Büyük bir pasta gibi düşünün. Birinci kitapta sadece kremasına şöyle bir parmak atıyorsunuz ve ikinci kitapta çatalınızla bir tadınıza bakmanıza imkan sağlanıyor. Böyle olunca büyük biz zevk ile 250-300 sayfalık 7 kitabı,
"
- Şimşek Hırsızı
- Canavarlar Denizi.
- Titan'ın Laneti.
- Labirent Savaşı
- Son Olimposlu.
- Melez Dosyaları
- Olimpos kahramanları
Çok kısa bir zamanda bitirmiştim. Kitaplar bitince içimde kocaman bir boşluk hissettiğimi hatırlıyorum sanki dünyanın çivisi çıkmıştı artık yaşanacak bir şey kalmamış gibiydi sonra Harry Potter serisini okudum. Yani ben o tarz kitaplardan hoşlanıyormuşum onu fark ettim.
Sevdiğiniz türü ve konuyu bulana kadar vazgeçmeyin!
Şunu da belirteyim aman yanlış anlaşılmasın, mesela tarihi romanları sevdiğinize karar verdiniz diye gerilim kitabı okuyamazsınız gibi bir şey yok. Ben Percy'den sonra çok edebi roman okudum ve onları da çok sevdiğime karar verdim.
Roman sevdiyseniz, şiir de sevebilirsiniz kısa hikaye de.
Denemeye devam!
Umarım yazımı beğenmişsinizdir, neler düşündüğünüzü İnstagram'da bu yayını attığım postun altına yazarak belirtirseniz çok sevinirim.
Bol şiirli günler diliyorum!
Çok akıcı bir yazı olmuş. insanın okudukça okuyasi geliyor. Kitap okumayı seven biri olarak dediklerinize katılıyorum.
YanıtlaSil